Ahlen, 27.08.2009
Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Kaldı Mı ?
Dostluklar, Aile Dostlukları, Geçici Dostluklar
 
Çocukluğumuzda çayı pek bulup içemezdik, kahvenin adını çok duyardık, büyüklerimiz de „çocuklar kahve içmez „ derlerdi.Gerçi çocukların kahve içmemeleri gerekir bu doğru da bizim içemediğimiz dokunduğu için değil, bulunmadığındandı.Zaten kahvehanelerde kahve içen insan sayıları hayli azdı ve ısmarlayanın da biraz usturuplu olması gerekirdi.
 
Eskiden kahve az olduğu için olmalı ki bir fincan kahvenin hatırı diye dilimize girmiş.Yoksa yemek, elma, armut gibi başka kelimeler de söylenebilirdi.
 
„Gönül ne çay ister ne kahve, gönül sohbet ister çay bahane.“ Cümle kendini açık bir şekilde ifade ediyor, üzerine ekleme yapmaya gerek yok.
 
Hatır, hatır saymak, hatırlamak güzel duyguları yansıtır.Rahmetli babam gerçek bir çay tiryakisi idi ve mutlaka çay içmeye Mehmet Ali Dayı’yı ve Nazif Emmi’yi çağırır, yalnız içmezdi.O kadar çay tiryakisi idi ki, köy kahvesini çalıştıran Rasim Dayı çok dermiş ; „ Kara Bıyık’ın Ese Dayı gibi birkaç müşterim olsa bana yeter.“
 
Babamın çay yapma işi ayrı bir teraneydi.Tipik bir Anadolu erkeği babam sadece çayı kendisi yapardı.Yapardı derken, kaba döşeğinin üzerine kurulur, gazocağı ve çay takımı önüne getirilir, babam da oturduğu yerden gazocağının üzerinde kaynayan çaydanlıktaki suyu demlerdi.Bardaklar zaten önünde, kendisi bardakları doldurur karşısındakine uzatırdı.
 
Aynı şekilde üzüm bağları kazılırken devamlı çay demlerdi, çalışanlar menmuniyetini iyi çalışarak gösterirdi, ırgat bulmada babam hiç zorluk çekmezdi.Kendisi de çalışamazdı, ama ikramı ile severek ırgatlar bizim bağı kazmaya gelirlerdi.Bunları ben yaşadım, gerçekten bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var sözü boşa söylenmemiştir, yaşanmışlıklardan uzun yıllar sonra söylenmiş bir ifadedir.
 
Dostluklar da, aile dostlukları da çay ile başlar her ne kadar kahve sözü vurgulansa da. Şimdilerde her ne kadar kahve alır mısınız diye sorulsa da. Kahvehane de olsa, ev de olsa; ya aç mısın, tok musun veya çay sorulmadan da getirilir.
 
O çay veya kahve içilirken sohbet koyulaşır, konular birbirini kovalar, en güzel olanı da gayet sakince, sohbetin tadı çıkarılarak aheste aheste anlatılır, dinleyen de dinler.Hani şu televizyonlarda tartışma programlarına çıkan büyüklerin tartışma ve konuşmaları gibi değil.Konuşma adabı karşıdakini incitmez her ne kadar konuşmalar köy diliyle, bazan belden aşağı olmak üzere de olsa.
 
Günümüzdeki ahbaplıklarda, aile dostluklarda kırk yıllık kahve hatırını bırakın dünkü kahvenin hatırı bugün unutanlar da var maalesef. Herşey adamına mahsus, elbette herkes değil, bir bakıyorsun bugün gayet sıkı-fıkı, bir zaman sonra tersine dönmüş olan ahbaplık. Sorduğunda; yahu ne oldu, ne yaptınız, şöyle iyiydiniz, böyle iyiydiniz, cevap veriyor ve : „Adam boşver, adam değilmiş.“  deyip işin içinden çıkıyor.
 
İnsanalar bu kadar kısa sürede bu kadar çabuk değişir mi ? Günümüzde tabii ki bu aile dostlukları gerek siyasal olarak, gerek etnik kimlik olarak, gerekse de belki de en önemlisi dini bazda kutuplaşmalar olarak, sadece kendisi gibi inananlarla gidip gelme.Hatta Avrupa’nın göbeğinde öyle düğünler oluyor ki, mevlit mi, düğün mü belirsiz. Yolda, sokakta, alışverişte, birçok yerde bir arada olan insanlar sözümona düğünlerde haremlik-selamlık. Sanki bütün günahlardan arınmış da sadece düğünlere gitmek günahmış, günahkar olmamak için düğününe gelmiyor, gidene de mani oluyor.
 
Davet ayrı, davet edilmek ve etmek ayrı. Yani ahbaplıklarda ölçüler de değişiyor, senin iyi ve dürüst olmanın hiçbir anlamı yok, sen misin onun inandığı gibi inanmayan. Asıl olan inanmak, ibadet etmek, ama senin istediğin gibi değil, onun istediği gibi olacak. Benim istediğim derken ayrı bir yol kasdetmek amacım değil, ölçü Diyanetin öngördüğü şekilde elbette.
 
Saygı, insana mahsus bir meziyettir. Kendisine saygı duyabilen insan ancak karşısındaki insana da saygı duyabilir.Saygılı olmak, saygı duymak insanları yüceltir. Kişinin duygusu, inancı, etnik kimliği ne olursa olsun, bütün insanların saygı ve sevgiye ihticacı vardır, insana sadece kazanç getirir, bu ille de para anlamında değil elbette.
 
Her aile ve her insan aile dostluğu yaşayamaz, herkesle de aile dostluğu kurulamaz. dostlukların kurulması ne kadar zor olursa, bozulması da o kadar kolaydır. Önemli olan dostluğu kurmaktan öte, kurulu olan dostluğun devamını getirebilmektir. Onun da kendine özgü fedekarlığı, zorluğu vardır.
 
Ne mutlu bu dostlukları yaşayabilenlere…….
 
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.