Ahlen, 08.11.2009
Teknik İle Uyumlu Yaşayabilmek
 
Tekniğin son elli yıldaki gelişimini, başdöndüren hızıyla takip etmeye çalışıyorum. O kadar süratle bir gelişim ki gelişimi hız kazanarak, katlayarak devam ediyor. Tekniği bulan, uygulayan insanlarla, yaşamını tekniğe ayak uydurmaya çalışan insanlar arasındaki mesafe elbette kıyaslanamaz.
 
Çocukluk yıllarımızda köyden Ereğli’ye topluca Ziraat Bankasına yılda iki kez topluca gelinir-gidilirdi.Bildiğim kadarıyla herkes birbirine kefil olarak para alırlardı ama aldıkları paraları geri borçlarını kapatmak üzere hemen öderlerdi.
 
Günümüzde aynı gün içinde iki kez bankalara gidildiği malum. Hareketlilik sürekli olarak bir ivme kazanıyor, beraberinde sitresi de getiriyor.Gelişim o kadar süratli ki ayak uydurmak zor.
 
Halkımızın genel tahsil durumunu ve kırsal kesimleri de teknikle beraber düşünecek olursak teknik sorunlara yeni sorunlar ilave olacaktır. Tekniğin hayata girmesi ve o tekniğin kullanılması beraberinde de belli kültürü, görgüyü ve tahsili, sorumluluğu da getirir.Teknik bir süreçtir, olmazsa olmazlardandır.
 
Son elli yılın gelişimini bir sinema filminin şeridi gibi kafamdan geçiriyorum, değişimin olması gerektiğini bilmeme rağmen başdöndürücü bir gelişim. İletişim ve göze-kulağa hitap eden medyanın gelişimi ; uzaktakileri yakına ve yakındakileri de uzağa taşıdı. Haberleşmenin bu denli gelişimi insanları toplum olarak ve global olarak tamamen bağımlı hale getirdi. Öyle ya, misafirin önüne ne koyarsan misafir onu yer. Pek itiraz hakkı yoktur.
 
Haberleri insanlara ileten, haberdar eden medya patronları, dünya genelinde söz sahibi ülkelerin istedikleri şekilde insanları, toplumu etkileyerek kamuoyunu yönlendiriyorlar. Mesela düşünelim Irak’ı, kim kimi vuruyor, kim dost kim düşman bilmiyoruz, bizlere nasıl gösteriyorlarsa biz de öyle inanıyoruz. İki dostu karşı karşıya getirmek, düşman etmek hiç de zor değil, sokarsın araya bir nifak ya da yalan, sonra bak seyrine. Ben inanmıyorum, inanmak istemiyorum da, bir müslümanın kardeşim diye nitelediği müslüman kardeşini öldürsün, camilerini bombalasın, her müslüman bilir veya duymuştur peygamberimizin müslüman olmayan insanlara karşı dahi sabrettiğini veya Hazreti Ömer’in adaletini, nasıl oluyor da bugünün müslümanında bu toleransların hiçbiri kalmamış, adeta sebep arıyor hale geldik kavga yapmak için. Oysa bilenler o kadar çoğaldı ki eski okumamış hocaların yerini tamamen okumuş bilen hocalar doldurmuş.Bilen, okuyan insanların artması sanki etkilememiş gibi.
 
Haberleşme sanki dedikodu için varmış gibi geliyor bana. Bir mutfak bıçağını mutfakta yemek işlerinde de kullanabiliriz katil olmak için de. Tekniği de aynı şekilde düşünüyorum, iyi yerde de kötü yerde de kullanabiliriz. Ona göre insanlara bu kullanma işini iyi bir eğitimle öğretmek gerek.Ama günlük yaşamımızda aynı haberi değişik kanallardan al, farklı farklı sonuçlar çıkıyor ortaya maalesef.
 
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.