Ahlen, 29.07.200
Tüketim Toplumları                                                 
 
Üretmek ve tüketmek, yani ürettikten sonra tüketmek. Tüketmek-üretmek değil. Ülkemizde üretim denince benim aklıma sadece çiftçiler, köylüler gelir.Bu herkesce kabul görür. Zararına da olsa çiftçiler üretmek zorunda. Çiftçiler üretmesine üretiyor da fazla kazanamıyor.Birincisi, üretim maliyeti yüksek, ikincisi aslan payını, kaymağını kendi yiyemiyor.Süt üretiminde ve besicilikte Konya-Ereğli’nin adı ülke çapında geçer.Her izine gittiğimde tanıdık ve akrabalara soruyorum, kazanamadıklarını haklı olarak söylüyorlar.
 
Sütün litresini kırk kuruşa satıyorlarmış, şu anda farklı bir fiyat olabilir.Tüketici sütün litresini kaça alıyor, herkesce malum. Üreticiler tam hesabını daha iyi yaparlar ama bir litre sütün, süt haline gelebilmesi yani kırk kuruş edebilmesi için o çiftiler kaç kuruş masraf yapacaklar ?
 
Et ona keza, kasapta etin kilosu kaça ve besici kaça maledip ne kadarını alabiliyor.Diğer mamullere geçmiyorum, şu kadarını söyleyebilirim ; et ve süt, işçiliğin pahalı olduğu Avrupada daha ucuz. Yani üretici daha ucuza alıp yiyebiliyor-içebiliyor.Bizde neden değil ?
 
Tüketim toplumuna gelince, üretmeden tüketmek ve sonuçları.İnsanoğlu herşeyin iyisine layık, ancak herşeyi insan kendine layık görmemeli bence.Ben batılılarda şunu gördüm ve beraber yaşadım : Olan ile yetinmek, olmayacağın peşinden gitmemek.Atalarımız, analarımız, babalarımız herşeyi görmediler, görmek için de hırslanmadılar.Elbette bizler de atalarımızın yaşadığı gibi yaşayalım demek istemiyorum. Buradaki can alıcı nokta, sanayide, teknikte çok gelişmiş olan ülkeler aynı zamanda kapital, sermaye sahibi ülkeler olup parayı satmak zorundalar ki ekonomileri ezici gücüne güç katsın. Bu nasıl olabiliyor, ödünç para veren ülkeler parayı verirken belli şartları önkoşul olarak masaya getiriyor, gelen paralar tamamen tüketim amaçlı verildiği için arkasından tüketim malları geliyor.
 
Ödünç yiyen, veresiye yiyen kendi kesesinden yer. Hem de faizi ile birlikte.Daha tekniğini anlayamadan, asgari teknik bilgilerine erişemeden teknik aletleri bilinçsiz bir şekilde kullandırmak, sonuçta da bilinçsiz bir şekilde tüketim, tüketim.Fazla değil, bundan yetmiş-seksen sene önceleri açlıkla, kıtlıkla mücadele ederlermiş. Benim rahmetlik anam yaşamış, çok dinledim kendisinden.Benim iyi bildiğim giden elli yılı düşünüyorum.Gelişmeler o kadar süratli ki, gelişimleri ard arda sıralamak mümkün bile değil.Alt yapısı gelişmeden tekniğin önüne geçmek, veya o teknik araçlarını kullanmak, çarpık bir gelişimdir bu.
 
Fazla değil, yirmi-yirmi beş sene öncesine kadar üç TV kanalı olan Almanya ile ülkemizdeki olan TV kanallarını düşünüyorum, bütün bu kanallara insanlar bakacak, zihinler biraz daha uyuşaşacak, gördüklerini insanlar yaşamak için özenecek, nereye varır bunun sonu ? İçerik konusu ayrı bir soru. Burada şunu da demek istemiyorum : Tekniğe karşı bir durum anlaşılmasın, bilnçli olarak kullanılsın, ikincisi bilinçsiz bir şekilde robotlaşmak, en kötüsü de taraf tutarak insanları yanıltıcı bilgiler vererek insanları karşı karşıya getirmek.
 
Suskun bir toplum değil, konuşkan bir toplum, kavgasız tartışma yapabilir bir toplum haline gelebilmek, aktif hale gelebilmek. Bilinçsizce tüketmiye alıştırılan toplumda kaos yaratmak çok kolay, bu kavga ortamını sağlayanlar geride kendi işlerine, menfaatlerine bakacaklar.Toplum da eften püften, basit olaylarla meşgul olacak. „Kurt bulanık havayı severmiş „
 
İnsanları kandırmamak lazım, fırsatları menfi olarak kullanmamak lazım. Bazan silah ters teper, başkaları için düşündüğümüzü birgün kendimiz yaşamak zorunda kalabiliriz.
 
Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.