Ahlen, 25.02.2009

Köyümüzün Gelmiş-Geçmiş Büyükleri

 

İki amcam vardı,biri Sübbü diğeri Durmuş Ali,

Biri gayet mülayim,diğeri sert mi sert.

 

İkisinin de olmadı çocukları,garip mi garip,

Vardı ikisinin de hayırsız yeğenleri,

               ve

Küçükleriydim ben hepsinin.

Başladım 1970 yılı ağustos ayında öğretmenliğe,

Anlamaya başlayabildim ancak,

Nedir gariban olmak,

Yozgat-Boğazlıyan-Yiğitler Köy’ünde

Eski ve sobasız bir odada

Yalnız kalmaya başladığımda.

 

Dedim kendi kendime:

Varınca köyümüze,üç kilo üçüncü sigarası

            ve

Yanında üç adet çarşı ekmeği ile.

 

Olmadı nasip,içimdeki hesap,

Geç kalmıştım,amcam sessizce,kahredercesine,

Ayrılmıştı bu dünyadan.

 

Üvey idi amcam Sübbü,

Çok severdi can amcam,

Az oynamadık iskambili,altmış altıyı,

Hasan Emmimle beraber.

 

Pek candandı Hasan Emmim (Kambur Hasan)

Belli etmezdi sevdiğini,

Gülümser ve nükteli şakasıyla,

Anlardım pek sevildiğimi.

 

Pek höflüydü Durmuş Ali Emmim,

Yaman biçermiş ekini,

Halam İminana ile,

Yetişemezmiş anam arkalarından,

Pırnat toplamaya.

 

Az hatırlarım

Gara Memet Emmimi,

Anlatırdı rahmetli anam,

Sıtmaya,Gulama hakimiyetini.

 

Düşünürdüm çoğunluk,

Uzun Osman Emmiyi,

Derdim hep kendi kendime:

Nasıl oturur mezarla komşu olarak.

 

Çoğunluk sinirliydi Gambur Mustafa Emmim,

Damadı idi Mehmet abim ama,

Söylerdi hep:

„Ülen Mustafa,severim seni daha çok“

Anarım hep o gülümseyen yüzü ile,

Rahmet ile,

O

Mustafa Emmimi.

Hürü Halam’ı.

 

Komşumuzdu Tombul Kara Memet,

Halam Ümmü,

Geçmezdi evimizin yanından,

Şakacı Koca Abdi Emmim,

İnadına zayıftı hanımı,

Fadimana Halam.

 

Az hatırlarım

Amadalinin Kazım Dayımı,

Şakacımıydı şakacı.

Hele Şaban (Gök Şaban) Dayım ile,

Gelmesinler bir araya,

Kırılırcasına gülmeye.

 

Küçücük boyu siyah gür sakalıyla,

Hatırlamam mı Hadimi Dayıyı,

Giderken hep cami önüne,

Her defasında şakasını.

Bildiğim,gördüğüm

Bir tarih idi,yamış,görmüş,

Hep elinde bir bastonu ile,

Unutulur mu hiç ,

Karaların,köyün büyüğü

Kara Halil Emmimi.

Sakin ve mülayim Oğlu Abdurrahman

           Ve

Köyden gelmiş geçmiş en dirayetli muhtarı

Kara Ahmet Emmimi.

 

Pek anlaşırlardı babam Ese

         Ve

Muhtar Ahmet,aza babam

Yaşadı Gaybi Köy’ü

Zamanlardan bir zaman.

 

Topal Yakup ve Kel Yusuf

Bilmem nedenini ama,

Çok duyardım seslerini.

 

Çok sakindi Menduh Dayım,dedem

Benzetirdim her nedense sakin duruşunu,

Durmuş Ali Emmime

Pek etmezdi laf,

Gayet sakin ve incitmeden

Hissettirirdi saygısını insanlara.

 

Pek sinirli konuşurdu Balcı Ahmet,

Korkardım çocukluğumda,

Geçerken evlerinin önünden.

 

Yumuşak mı yumuşak,

Sakin mi sakin,

Sessiz mi sessiz,

Yanık mı yanık,

İçi hep sevgi dolu,saygı dolu,

İşte o köyün ve bizim RAHME NİNEMİZ.

 

Severek gittim hep ilkokula,

Kaynaşıktık birbirimize hep,

Görürdük hep,

Çungur İbrahim Dayıyı.

 

Gördüm onda içmeyi,

Öğrendim ondan birçok şeyi,

Anılır adı onun,

Köyden Ankara’ya kadar

Emmim Ziya Dumlu’yu

Denince Gaybi Köyü

Gelir akla: ZİYA DUMLU.

Bakar Dedeköy’e Memiş Hüseyin Dayı’nın evi,

Girişindedir köyün,

Niyazi ile Abitter Emmi’nin evi.

Görürsün mutlak cami önünde,

Hamşır Ali Emmimi,Topal Abitter Dayı’yı,

Motucu Ahmet ve Kara Adem Dayı’yı.

Çok kızdırırlardı galender Kör Ali Emmiyi.

 

Giderken gulama,Pınar Önüne,

Selamlarsın Tat Ahmet Emmi,

Saramet’in Mehmet ve Mustafa’yı,

Pek zekiydi,ilericiydi Celalettin Emmim,

Okuttu O hep çocuklarını,

O yoksulluğuna bakmadan,yılmadan.

 

Muhtar denince,

Gelmez mi hiç akla,

Memedimin Emmi.

 

Daha çokları var adı yazılmayan,

Gelmiş geçmişler o köyden,

Anılırlar zaman,zaman,

Biz de duyardık büyüklerimizden,

Gelip geçenleri,

Ben de burada derim:

 

Gelip geçen büyüklerimizi………………

Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.